İstanbul’un Asya yakasında, Üsküdar kıyıları önünde, denizin içinde küçük bir kuledir Kız Kulesi. Tarihi çok eskilere uzanıyor bu yapının. M.Ö 410 yılında, Atinalı komutan Alkibiades yaptırmış burasını. Karadeniz’den gelecek gemileri kollayıp gözetlemek amacı ile yaptırılmış. Yani bir karakolmuş burası. Aradan çok uzun yüzyıllar geçmiş, Bizans imparatoru Manuel Kommenos, bu küçük gözetleme noktasını bir kuleye çevirtmiş. Kule daha sonra Osmanlı döneminde onarımlar görmüş.
KIZ KULESİ EFSANESİ
Kız Kulesi hakkında bir çok hikaye bulunmaktadır. Kız Kulesi Efsanelerinde biri Bizans dönemiyle ilgili. Derler ki, Bizans imparatorlarından birinin tek bir kızı varmış. Bir gün biliciler, iınparatora kızının bir yılanın sokması sonucunda öleceğini söylemişler. İmparator (bunun, İstanbul’un gerçek kurucusu Büyük Konstantin olduğu söylenir), kızını bu kötü yazgıdan korumak için denizin orta yerinde bir kule yaptırmış ve oraya kapatmış yavrucağı. Eh, artık yılan da yüze ýüze kuleye gidecek değil ya! İmparator, kızına her gün saraydan yiyecekler, içecekler, meyveler gönderirıniş. Böylece yıllar geçmiş, kız, denizin ortasındaki hapishanesinde serpilip gelişmiş. İmparator günün birinde birbirinden nefis yemeklerin yanı sıra, bir sepet de üzüm göndermiş. Meğer o sepetin içinde bir yılan üzümlerin arasında çöreklenip beklemiyor muymuş! Prensescik, sepetin kapağını açar açmaz yılan kızı elinden sokuvenniş. Kızcağız da o anda hayatını kaybetmiş. İşte, kuleye de o yüzden Kız Kulesi denirmiş.