Efsane ya da Söylence bir olayı veya kişileri olağanüstüleştirerek, gerçekte olmuş gibi yıllarca kuşaktan kuşağa aktarılan öykülerdir. Söylence ve Efsanelerde anlatılan kişiler veya olaylar bazen gerçeküstü olabilir, fakat çoğunlukla gerçek olaylara ve gerçekten yaşamış kişilere dayanmaktadır. Bu öykülerin çoğu kahramanca işler yapmış kişiler ile ilgilidir. Efsaneler bir yöre ya da halk kültüründe önemli yer tutmaktadır, bunun yanı sıra mitoloji ile de yakından ilişkilidir.
Efsaneler binlerce yıl yaşamış uygarlıkların bize bırakmış olduğu kültürel bir mirastır. Bunlara anıt ya da tarihi eser gözüyle bakılmaktadır. Çünkü bu efsaneler geçmişten günümüze, günümüzden de geleceğe uzanan kültür köprüleridir. Bunlar ilk çağlardan günümüze uygarlığın temel taşlarıdır. Efsaneler, efsanede anlatılan bölgenin sosyal, kültürel ve ekonomik koşullarınada ışık tutmaktadır.
Anadolu kaynaklı efsaneleri hemen hemen hepsi yaşanmış olayları yansıtmaktadır, yaşamış kişileri konu alır. İşte bu yüzden gerçeklik payı ve tarihsel bir nitelik taşırlar. Bu efsanelerin izlerine sadece tarih, coğrafya kitaplarında değil, Anadolu’nun her karış toprağında rastlamak mümkündür.
Çanakkale’deki Truva Atı, Trabzon’da Sümela Manastırı, İstanbul’da Kız Kulesi, Kız Taşı, Urfa’da Balıklı Göl, Mersin’de Yedi Uyurlar Mağarası, Manisa’da Niobe Kayası, Balıkesir’de İda Dağı, Nevşehir’de Peri Bacaları, Milas’ın Yılanlı Halıları, Urfa’da Lokman Hekim, Şahmaran, Kars’ta Ani Harabereleri, Diyardakır Kale ve Burçları, Van Akdamar Kilisesi gibi efsaneler Anadolu Efsanelerinin gerçekten yaşanmış olduğunun en belirgin örneklerindendir.